Tarih boyunca kaybolan şehirler ve arkeolojik alanlar, insanların hayal güçlerini sürekli arayış içerisinde tutmuştur. Bazıları keşfedilmemiş, bazıları ise uzun yıllar boyunca yeraltında yatan tarihi hazinelerdir. Ancak özellikle son yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle birlikte, bu kayıp şehirler ve arkeolojik alanlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliyoruz. İşte bu yazıda, merak uyandıran tarihi keşiflere dair bilgiler sunacağız.
Tarihi keşiflerin en ilgi çekici yanlarından biri, kaybolan şehirlerin yeniden keşfinin gerçekleşmesidir. Bu keşifler, dünya kültürlerinin tanınmasına yardımcı olurken, aynı zamanda tarihi mirasımızın korunması açısından da önemlidir. Antik şehirler, piramitler ve tapınaklar sadece turistler için çekici birer destinasyon değil, aynı zamanda onların koruma altında tutulması gereken tarihi kalıntılardır. Bu keşifler, arkeologlar için de büyük önem taşır ve geçmiş dönemlerin insanlarının yaşam tarzları hakkında daha fazla bilgi elde etmelerine imkan verir.
Çatalhöyük
Çatalhöyük; bugünkü Konya iline bağlı Çumra ilçesinde yer alan, arkeolojik açıdan oldukça önemli bir yerleşim yeri olarak bilinmektedir. Neolitik döneme ait olan Çatalhöyük, yaklaşık 9 bin yıl önce kurulmuştur.
Bu antik yerleşim yeri, 1958 yılında İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından keşfedilmiştir. Yapılan kazılar sonucunda elde edilen buluntular, insanlık tarihi açısından oldukça önemlidir ve birçok bilgiye ışık tutmaktadır. Çatalhöyük’te yapılan kazılarda, yerleşim yeri içerisinde toplumun gelişimine dair birçok kanıt ele geçirilmiştir. Ayrıca, yerleşim yerinde yapılan mimari keşifler, o döneme ait yaşam tarzının birçok yönü hakkında bilgi vermektedir.
Ele geçirilen buluntular | Mimari keşifler |
---|---|
|
|
Çatalhöyük’te yapılan kazı çalışmaları hala devam etmektedir. Kazı çalışmaları sonucu elde edilen bulgular, dünyanın birçok farklı noktasında bugüne kadar yürütülen arkeolojik çalışmalar açısından oldukça önemlidir. Kaybolan tarihî mirasın yeniden keşfi ve korunması için yapılan bu çalışmalar, insanlığın tarihine dair bilginin aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Mayaların Kayıp Şehri
Mayaların kayıp şehirleri, tarihin derinliklerinde sırlarını korurken arkeologlar tarafından keşfedilmeyi bekliyordu. Merkezi Amerika’da, M.S. 250 ile 900 yılları arasında var olan Mayaların kayıp şehirleri, son yıllarda yapılan keşifler ve araştırmalarla gün yüzüne çıkıyor. Mayaların, astronomi, matematik ve mimari konularında oldukça ileri oldukları bilinmektedir ve kayıp şehirlerinde yapılacak araştırmalar ile bu alanlarda daha fazla bilgi sahibi olunması hedeflenmektedir.
Araştırmalar sonucu, Meksika’daki Palenque kentinde yapılan kazılarda piramitler, tapınaklar ve Mozaik sanatları bulunmuştur. Meksika’nın Yukatan Yarımadası’nda bulunan ve Yıldızların Şehri olarak da bilinen Chichén Itzá antik şehri de önemli keşifler arasındadır. Guatemala’daki Tikal alanları ise kuleleri ve tapınaklarıyla hayranlık uyandırmaktadır.
- Palenque’de kraliyet sarayı ve tapınaklar keşfedildi.
- Chichén Itzá’da tıbbi bitki bahçeleri ve astrolojik gözlem evleri bulundu.
- Tikal’de ise 3 bin yıllık bir piramit ve 10 bin yapı kalıntısı bulundu.
Mayaların kayıp şehirleri ile ilgili çalışmalar devam ederken, bu şehirlerdeki mimari detaylar, yazıtlar ve sanat eserleri arkeologların ilgi odağı haline gelmeye devam ediyor.
Palenque
Meksika’da yer alan Palenque kenti, Maya medeniyetine ait bir arkeolojik alan olarak karşımıza çıkıyor. Kentte yapılan kazı çalışmaları sonucu, gösterişli piramitler, tapınaklar ve Mozaik sanatları gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu eserlerin büyük bir kısmı, Kukulcan’ın Tapınağı, Güneş Tapınağı ve Xunantunich Piramidi gibi önemli yapılar arasında bulunmaktadır.
Her biri kendi içerisinde büyüleyici bir güzelliğe sahip olan Palenque’in piramitlerindeki oymalar ve özellikle ana tapınaktaki özel tasarımı, bu eserleri keşfeden arkeologları bile hayrete düşürmüş durumda. Tapınakların duvarlarında yer alan süslemeler, hayvan figürleri, bitkisel desenler ve Tanrı tasvirleri, Maya medeniyetinin sanat anlayışını yansıtırken, yapıların şekilleri ve yerleşimleri de dönemin mimarisine ışık tutuyor.
- Palenque Tapınakları: Palenque kenti içerisinde yer alan yapıların en özelleri tapınaklardır. Bu çarpıcı yerler arasında Kukulcan, Cruz Folia, Güneş, ve Tonina Tapınakları gibi yapılar yer alıyor. Bu tapınakların oymaları ve süslemeleri, yapıların tam güzelliklerini sergiliyor.
- Palenque Piramitleri: Palenque’in piramitleri arasında yer alan en ünlüleri arasında ise II. Pacal Piramidi ve La Cruz Folia Piramidi yer alıyor. Bazı piramitlerin tepesinde yer alan kalıntılar da oldukça çarpıcı ve etkileyici.
Meksika’daki Palenque kenti, arkeolojik kazılar ve keşifler bakımından oldukça önemli bir yere sahip. Maya medeniyetinin dini ve kültürel anlayışının en güzel örneklerinin sergilendiği bu alan, turistler tarafından ziyaret edilerek keşfedilmektedir.
Chichén Itzá
Yıldızların Şehri olarak da bilinen antik şehir Chichén Itzá, bulunduğu bölge ve özellikleri ile oldukça ilgi çekici bir yerdir. Şehir, M.S. 600 yılında Maya kültürü tarafından inşa edilmiştir. Chichén Itzá, yapıları, heykelleri ve diğer mimari özellikleri ile dikkat çeker. Özellikle İkiz Piramitler, Hükümdar Mezarı, Kukulcan Piramidi ve Büyük Halepçe Kuyusu gibi yapıları, turistlerin en çok ilgisini çeken yerler arasındadır. Ayrıca Chichén Itzá’da yer alan özel bir kalendara göre, 21 Mart ve 22 Eylül tarihlerinde meydana gelen gün dönümleri, şehirdeki yapıların mimarisi ile uyumlu bir biçimde güneş ışınlarının çeşitli oyunlarına sahne olmaktadır. Bunun yanı sıra, şehirde yer alan çeşitli heykellerin, çizimlerin ve yiyeceklerin Maya kültürüne dair önemli bilgiler verdiği de bilinmektedir. Tüm bu özellikleri ile Chichén Itzá, arkeolojik turizm açısından oldukça değerlidir ve dünya mirası olarak kabul edilmiştir.
Yıldızların Şehri
Mayaların kayıp şehirleri arasında Meksika’nın Yukatan Yarımadası’nda bulunan Chichén Itzá, 2007 yılında dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak seçildi. Antik şehrin en dikkat çekici özellikleri, 365 basamaklı dev bir piramit olan Kukulcan Piramidi, Dominik manzara resimleriyle süslenmiş büyük bir bina olan Castillo, oyun alanı ve bir astronomik gözlem yeri olabilen büyük bir çukur olan Cenote sagrado’ydu.
Chichén Itzá’nın yapım tarihi hakkında çeşitli teoriler var. Bazı araştırmacılar tarafından MS 600’lü yıllara kadar dayandırılırken, diğerleri eski Olmek medeniyetinden kalma olduğunu düşünüyorlar. Ancak, antik şehrin M.S. 1000 yıllarında inşa edildiği kesin olarak bilinmektedir.
Mayaların gökyüzündeki hareketleri inceleyen astronomlar, Chichén Itzá’da birçok astronomik gözlem yeri bulunduğunu keşfettiler. Kukulcan piramidinin merdivenleri, güneşin çarpmasından dolayı ilginç bir fenomene sahip. Her yıl ilkbahar ve sonbahar ekinokslarında, güneş ışınlarından yansıyan üçgenler, Küçük Kukulcan’ın gövdesinde sürreal bir şekilde yukarı doğru hareket ediyormuş gibi görünüyor.
Bugün, Chichén Itzá, Meksika’nın en turistik yerlerinden biridir ve turistler, antik Mayaların dünyasına bir yolculuk yapmak isteyenler tarafından ziyaret edilmektedir.
olarak da bilinen antik şehir Chichén Itzá’nın keşfi ve özellikleri.
Chichén Itzá, Meksika’nın Yukatan Yarımadası’nda bulunan eski bir şehirdir. ‘Yıldızların Şehri’ olarak da bilinir. Keşfi, Amerikalı kâşif Edward Thompson tarafından 1800’lü yılların sonlarında yapılmıştır. Chichén Itzá’da bulunan yapılar arasında El Castillo, Kukulcan Tapınağı, Ossario Grubu ve Turnalı Aztekler, göz alıcı bir dizi piramit, tapınak ve meskenden oluşur.
El Castillo, Chichén Itzá’nın en ünlü yapısıdır. Kukulcan Tapınağı olarak da bilinir. Piramitin kenarları üzerinde süslemeler bulunur ve her kenarda 91 basamağı vardır. Bu, toplamda 364 basamak yapar. Zamanın takvim sistemi, 365 güne dayanıyordu ve bir yıldaki gün sayısını göstermek için her kenarda bir ek basamak eklenmiştir. Ossario Grubu ise güzel bir meskendir ve çeşitli yeraltı odalarını barındırır. Gran Cenote, özellikle yaz aylarında ziyaretçiler tarafından en çok ilgi gören bir cazibe merkezidir ve yüzmek ve dalış yapmak için harika bir yerdir.
Chichén Itzá, Meksika’nın en ünlü turistik yerlerinden biridir. Bilim adamları, bu antik şehrin astronomik, matematiksel ve astrolojik bilgilerin kanıtı olduğuna inanıyor. Ayrıca, Yucatan Yarımadası’ndaki büyük Maya şehir devletlerinden biri olduğu düşünülüyor. Chichén Itzá, 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.
Adı | Yeri | Açıklama |
---|---|---|
El Castillo | Chichén Itzá | Kukulcan Tapınağı olarak da bilinir. Toplam 364 basamaklıdır. |
Ossario Grubu | Chichén Itzá | Çeşitli yeraltı odalarını barındıran bir meskendir. |
Gran Cenote | Chichén Itzá | Yüzmek ve dalış yapmak için harika bir yerdir. |
Tikal
Guatemala’daki Tikal alanı, bir Maya şehri olarak bilinir ve Orta Amerika’daki en büyük antik yerleşim yerlerinden biridir. Tikal, 1970’lerde keşfedildi ve arkeologlar burada yer alan etkileyici kuleler ve tapınaklarıyla hayranlık uyandırdı. Tikal, aslında büyük bir şehir devletidir ve M.Ö. 800 yılında kurulmuştur. Şehirdeki yapıların büyük kısmı M.Ö. 200’lü yıllarda ve MS 900’lerde yapıldı. Tikal, yüksek piramitleri ve güzel tapınakları ile tanınır. Burada bulunan tapınaklardan biri, “Dünya Ağacı” anlamına gelen ve astronomik bir observatuvar olarak da kullanılan, Tikal Tapınağıdır.
Tikal, Orta Amerika’daki diğer Maya şehirlerine göre daha iyi korunmuştur. Burada keşfedilen etkileyici yapılar turistlerin büyük ilgisini çekiyor. UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen Tikal, zamana meydan okuyan bir antik şehir olarak dikkat çekmektedir.
Pompeii
M.S. 79 yılında İtalya’da bulunan Pompeii kenti, Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 2000 yıl boyunca toprak, kül, ve lav altında kalan antik kent, 1748 yılında keşfedilmiştir.
Bugüne kadar sürdürülen arkeolojik kazı çalışmaları, Pompeii halkının yaşamına dair birçok detayı gün yüzüne çıkarmıştır. Restorasyon çalışmaları sonucu yapılan restorasyonlar ve koruma çalışmaları sayesinde, antik kent halen ziyaret edilebilmektedir.
- Kentin cadde ve sokakları, tiyatroları, hamamları, alışveriş merkezleri, dinlenme alanları ve tapınakları arkeologlar tarafından keşfedilmiştir.
- Pompeii’deki kazı çalışmaları, M.S. 1. yüzyıl Roma İmparatorluğu’nun günlük yaşantısına dair birçok bilgiyi günümüze taşımıştır.
- Kentte bulunan freskler, mozaikler, heykeller ve diğer sanat eserleri, dönemin zanaatkarlarının üstün yeteneklerine işaret etmektedir.
Pompeii, tarihin derinliklerine gizlenen antik kentlerin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak için yapılan çalışmaların en önemlilerinden biridir. Bugün müze olarak kullanılan Pompeii antik kenti, arkeolojik turizmin en önemli destinasyonlarından biridir. İnsanlık için önemli bir tarihi zenginlik, bugün olduğu gibi gelecekte de korunması ve ziyaret edilmesi gereken bir miras olarak görülmelidir.
Atlantis
Atlantis, antik Yunan mitolojisinde bahsi geçen efsanevi bir kıtadır. Efsanelere göre, Atlantis, uygar ve zengin bir şehir devletiydi ancak tüm güçlerini kontrol edemeyerek yok olmuştu. İlk olarak Platon’un Timaios ve Kritias adlı eserlerinde bahsi geçen Atlantis, kıtaların çöküş dönemi sırasında kaybolduğu söylenen bir yerdir.
Bu gizemli şehrin gerçekliği hakkında birçok teori oluştu. Bazıları, Atlantis’i Antarktika’ya veya Güney Amerika’nın Amazon bölgesine yerleştirirken, diğerleri Atlas Okyanusu’nda bir adada olduğunu iddia ediyor. Bazı teorisyenler, Atlantis’in gerçekte var olmadığını, sadece bir efsane olduğunu savunuyor.
Bununla birlikte, Atlantis’in keşfi için birçok araştırmacı, arkeolog ve maceracı çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar birçok gösterişli ve sonsuz zenginliklerle süslenmiş Atlantis ile ilgili coğrafi özellikleri ortaya çıkarmaya çalışıyor. Ancak bugüne kadar herhangi bir somut delil bulunamamıştır.
Netice olarak Atlantis hakkındaki arayışlar ve keşif çalışmaları hala devam etmektedir. Eğer gerçekten var olduğu kanıtlanırsa, müthiş bir keşif olacak ve insanların tarihe ilişkin bilgilerini değiştirebilecektir.
Mardin’deki Kayıp Şehir
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan Mardin ilinde, keşfedilmeyi bekleyen bir kayıp şehir bulunmaktadır. Şehrin tam olarak nerede olduğu ve ne zaman kurulduğu konusunda kesin bir bilgi olmamasına rağmen yapılan çalışmalara göre tarihi çok eski zamanlara kadar gitmektedir. Şehir, halk arasında “Sökülmüş Şehir” olarak adlandırılmaktadır.
Sökülmüş Şehir’in, tarihi dokusunu koruyan dar sokakları, tarihi evleri, kiliseleri, manastırları ve tarihi yapıları ile eşsiz bir güzelliği vardır. Ancak maalesef bu güzelliklerin birçoğu terk edilmiş durumdadır ve zamanla yıkılmaya yüz tutmuştur.
Son yıllarda, Sökülmüş Şehir’in keşfi ve restore edilmesi için girişimlerde bulunulmaya başlanmıştır. Ancak ne yazık ki, yeterli desteğin alınabilmesi için turizm potansiyelinin artırılması gerekmektedir. Uzmanlar, Sökülmüş Şehir’in turizme açılması durumunda, hem bölgedeki ekonomik faaliyetlerin artacağını, hem de tarihi mirasın korunmasına katkıda bulunulacağını dile getirmektedirler.
Kısacası, Mardin’deki Sökülmüş Şehir, Türkiye’nin tarihi zenginlikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Tarihi dokusunu koruyan ve keşfedilmeyi bekleyen bu şehir, turizm potansiyeli yüksek bir alan olup, doğru yatırımlar yapıldığı takdirde ülkemizin turizm açısından önemli bir merkezi haline gelebilir.
Petra
Ürdün’de yer alan Petra antik kenti, sarp kayalıkların arasında gizlenmiş bir hazine gibi keşfedilmeyi bekliyor. Antik bir Şeria kenti olan Petra, M.Ö. 9. yüzyılda kurulmuş ve Romalılar döneminde zirveye çıkmıştır.
Petra, kayalara oyulmuş tapınakları, sütunlu caddeleri ve tiyatroları ile dünyanın en ilginç antik şehirlerinden biridir. En ünlü yapısı, Hazine olarak bilinen Al Khazneh, kaya duvarına oyulmuş ve şehrin adeta sembolü haline gelmiştir.
- Petra, 1812 yılında İsviçreli kâşif Jean Louis Burckhardt tarafından keşfedildi.
- 2019 yılında Petra, “Yeni Yedi Harika” listesinde yer aldı.
- Petra, UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer almaktadır.
Karakteristik Özellikleri | Detayları |
---|---|
Oluşumu | Kaya duvarlarına oyularak inşa edilmiştir. |
Nüfus | Kentin antik nüfusu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. |
Koloniler | Petra’nın birçok başka antik yerleşim yerinin merkezi olduğu düşünülmektedir. |
Petra, beyaz taş yapıları ve kaya duvarları nedeniyle filmlere ve dizilere de konu olmuştur. Ayrıca, Ortadoğu’nun en önemli turistik yerlerinden biri olarak da ziyaretçi çekmektedir. Antik şehrin keşfi ve restorasyonu hala devam etmektedir ve gelecekte yapılacak keşiflerle daha da fazla farkındalık yaratılması hedeflenmektedir.
Makale Sonu
Tarihin derinliklerinde kaybolan şehirlerin keşfi, insanlık tarihi ve kültürel mirası keşfetmemize yardımcı olan önemli bir süreçtir. Arkeolojik kazılar sayesinde geçmişte var olan medeniyetlere ve yaşamlarına dair ipuçları elde ediliyor ve tarihin anlaşılması açısından önemli veriler sunuyor.
Bunun yanı sıra, keşfedilen bu alanlar tarihi mirasın korunması açısından da büyük bir öneme sahiptir. Ülkeler, bu alanları turizm açısından değerlendirebilir ve ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunabilirler. Ancak bu turizm faaliyetleri sırasında koruma ve bakım da önemli bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak, tarihin derinliklerinde kaybolan şehirlerin keşfi, sadece geçmişi anlamamıza yardımcı olmakla kalmayıp aynı zamanda arkeolojik turizm ve tarihi mirasın korunması açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Gelecek nesillerin de bu alanları keşfetmesi ve tarihimize dair daha fazla bilgi sahibi olması için bu konuda çalışmaların devam etmesi gerekmektedir.